Size daha iyi hizmet verebilmek için çerezleri kullanıyoruz.
Yeni online gizlilik yönetmeliğine uyum için bengizlilik düzenlemelerini ve çerez kullanımı kabul ediyorum."
Tarih Araştirma Serisi (25)
TARİH ARAŞTIRMA SERİSİ
SET İÇERİĞİ:
- KAFKAS FATİHİ ÖZDEMİROĞLU OSMAN PAŞA
- OSMANLI'DA SALGIN HASTALIKLARLA MÜCADELE (CİLTLİ)
- KIRIM
KİTAP AÇIKLAMALARI:
KAFKAS FATİHİ ÖZDEMİROĞLU OSMAN PAŞA
Özdemiroğlu Osman Paşa’nın siyasî kariyeri Kanunî Sultan Süleyman çağında (1522-1566) babası Özdemir Paşa’nın yanında Mısır’da başlamıştır. Henüz çocuk denecek yaşlarda küçük vazifelerde bulunduktan sonra babasının 1560’ta ölümüyle Habeşistan Beylerbeyliği’ne tayin edilmiş, sonrasında patlak veren Zeydî ayaklanması (1567) onun Yemen Beylerbeyliği’ne getirilmesini sağlamıştır.
Ayaklanmanın bastırılıp, kaybedilen yerlerin geri alınmasından sonra mazulen geldiği İstanbul’da bir yıl kaldıktan sonra, önce Lahsa (1571) ve Basra (1574) akabinde (1576) Diyarbekir Beylerbeyliği yapmıştır.
Sultan Üçüncü Murad devrinde başlayan (1578) Osmanlı-Safevî savaşlarında Şark Serdarı Lala Mustafa Paşa’nın yardımcısı olarak bulunmuş, Çıldır ve Koyun-geçidi savaşlarında; Tiflis ve Şirvan fetihlerinde büyük hizmetleri olmuştur. Serdar, Anadolu’ya dönerken Osman Paşa vezaretle Şirvan’da kalmıştır. Bu 5 yıllık süreçte İranlılarla girdiği muharebeleri başarıyla yürütmüş ve Şirvan’daki son muharebesi olan 1583 Meşaleler Şavaşı’yla tarihe geçmiştir.
Birbirinden parlak zaferlerin ardından İstanbul’a çağrılan Osman Paşa, sadaret makamına tayin edilmiştir (1584). Bir yıl sonra Safevîler üzerine seferle vazifelendirilmiş ve bu sefer sırasında Tebriz’in alınmasından sonra vefat etmiştir.
Reyhan Şahin Allahverdi tarafından telif edilen bu çalışma, Kafkaslar ve hususiyle Özdemiroğlu Osman Paşa üzerine araştırmalarda bulunan akademisyenler, araştırmacılar ve tarihini merak edenlerin kütüphanelerinde bulundurmaları gereken bir eserdir. Son kısımda renkli minyatürlerle zenginleştirilen kitap, ehemmiyetine binaen sert kapağa ve gayet kaliteli bir kâğıda basılmıştır.
OSMANLI'DA SALGIN HASTALIKLARLA MÜCADELE
Geçmişten bugüne insanlığın en büyük afetlerinden biri de köyleri, kasabaları, şehirleri, ülkeleri ve orduları kısa bir sürede yok eden salgın hastalıklardır. Hayvandan, topraktan, sudan veya insandan insana geçen veba, sıtma, tifo, çiçek, kolera, difteri, kızıl, kızamık, dizanteri, verem ve grip gibi salgın hastalıklar tarih boyunca toplum hayatını tesirine alarak, demografik, sosyal ve ekonomik sıkıntılar doğurmuş, geçici ve daimi göçlere sebep olmuştur.
Tarihin gördüğü en muazzam devletlerden biri olan ve Anadolu, Rumeli, Ortadoğu, Kuzey Afrika, Adalar, Arabistan gibi çok geniş bir coğrafyaya yayılan Osmanlı Devleti de bulunduğu konum itibariyle salgın hastalıkların tesiri altında kalmış, seyyahlar, misyonerler, tacirler vasıtasıyla gelen bulaşıcı hastalıklara karşı durmak için fevkalade bir gayret göstermiştir.
Tıp Tarihi, sosyal tarihimizin ana omurgalarından birisidir. Bu sahaya mühim bir katkısı olacağını düşündüğümüz ve sahasında uzman on akademisyen ve araştırmacının hazırladığı makalelerden meydana gelen bu çalışma bulaşıcı hastalıkların dünyada ve Osmanlı coğrafyasında niçin, nasıl, nerelere ve kimlerle yayıldığı; salgınları önlemek için ne gibi tedbirlerin alındığı ve bunun siyasi, içtimai ve ekonomik sonuçlarının neler olduğu gibi sorulara cevap olabilecek niteliktedir.
İbrahim Başağaoğlu, Ahmet Uçar ve Osman Doğan’ın editörlüğünde hazırlanan ve sahasında mütehassıs akademisyenler tarafından kaleme alınan bu çalışma, Osmanlı’nın insan sağlığına verdiği ehemmiyeti ve salgın hastalıklara karşı gösterdiği mücâdeleyi gözler önüne seriyor. Osmanlı tarihi ve sağlığı üzerine araştırma yapanların ve geçmişini merak edenlerin kütüphanelerinde bulundurması gereken mühim bir eser.
DOĞU AVRUPA TÜRK MİRASININ SON KALESİ: KIRIM
Kırım, stratejik ve jeopolitik ehemmiyeti yüksek olduğundan her zaman büyük mücadelelere sahne olmuştur. Altın Orda Hanlığı (1242-1502) gücünü kaybedince Kırım Hanlığı (1441-1783) yükselmiştir. XV. asırda Osmanlı hâkimiyetine girdikten sonra (1475) siyasi bakımdan iki bölgeye ayrılan Kırım’ın Ceneviz hâkimiyetindeki sahilleri merkeze bağlanırken, Yayla Dağları’nın kuzeyindeki bozkırları Kırım Hanlığı’na bırakılmıştır.
Yaklaşık 300 yıl boyunca Osmanlıların iktisadî düsturlarını tatbik ederek halkın huzur ve adalet içinde yaşamasını sağlayan hanlık, Moskova’nın Karadeniz’e inmesine set çekmiştir. Ancak son Kırım hanı Şahin Giray’ın ihanetiyle müstakilliyet adı altında Rusya’ya bağlanmış (1774 Küçük Kaynarca Antlaşması), Osmanlı dünyasından koptuktan sonra, önce ekonomik, sonra da siyasî manada çöküşe geçen hanlığın istiklali Rus Çarlığı’nın 1783’te Kırım’ı cebren işgaliyle sona ermiştir. Rus işgali, Kırım’daki Türk-İslam Medeniyeti açısından büyük yıkımların başlangıcı olmuş; saray, cami, medrese, kütüphane, han, hamam gibi maddi kültür mirası yok edilmiş; sosyal ve kültürel hayat tahribata uğramış ve daha da vahimi bölge insanı öz vatanlarından koparılarak bilmedikleri coğrafyalara sürgün edilmiştir.
Prof. Dr. Yücel Öztürk’ün editörlüğünde hazırlanan bu eser, sahasında mütehassıs akademisyenler tarafından kaleme alınan on beş makaleden meydana gelmektedir. Makalelerde Kırım Hanlığı’nın tarihî, idarî, hukukî, sosyal, iktisadî, dinî ve kültürel yapısı tahlil edilmiş; mimarî ve sanat eserleri ele alınmış; hanlığın kurucu kabilelerinden Şirinler ve Mangıtlar incelenmiştir. Bunun yanında Kırım halkının XX. asırda maruz kaldığı zulüm, kırım ve tehcir hadiseleri ve günümüzde Kırım meselesinin geldiği nokta uluslararası konjonktürde değerlendirilmiştir.
Osmanlı devrinde Kırım’ın geçmişine ışık tutan bu çalışma araştırmacıların ve tarih meraklılarının kütüphanelerinde bulundurması gereken mühim bir eser.
Validate your login
Giriş Yap
Yeni Hesap Oluştur